Samimiyetle Hacklendim

Karma Sergi

5 Eylül- 5 Ekim 2013

Sergi Açılışı: 5 Eylül 2013 18:30
Açılış Müzik Performansı | Korhan Erel (Bilgisayar ve Kumandalar) 19:30

Sanatçılar : Ali Alışır | Güneş Çınar | Özgür Demirci | Korhan Erel | Nur Gürel | Ahmet Can Mocan | Julie Upmeyer
Küratör : Ceren Turan

 

“Samimiyetle Hacklendim”, bireyin özünde karşı çıktığı ya da belli noktalarda uzlaşma sağlayamadığı sistemler bütünü içinde var olma mücadelesini, ödün verme, teslimiyet ve boyun eğme olguları bağlamında mesele edinir. Değinilen sistemler bütünü, toplum kurallarından, başkalaşmış, gözetlemeci şehir yapılanmasına, medya ve sanal ağlara, şehrin ekonomik ve kültürel dinamiğine ve sanat endüstrisinin hiyerarşik düzenine kadar yaratıcı bireyin günlük hayatına nüfuz eden tüm etkenleri kapsamaktadır. Özne-şehir-iktidar ilişkisi referans alındığında, bu sergi, yaratıcı bilinçle varlıklarını sürdüren bireylerin 21. yüzyılın İstanbul'unda deneyimledikleri günlük yaşam akışından arda kalan çıkarımların, kişisel ve duygusal karşılıklarına odaklanmaktadır.

İzinsiz giriş eyleminin tüm olanaklarına işaret eden ve yabancı haliyle Türkçe'ye miras kalan “hacklenmek” ifadesi samimiyet duygusu içerdiğinde, izinsiz olma hali, yerini gönüllülüğün teslimiyetine bırakır. Aynı zamanda “hacklenmek”, etiketlenmek/fişlenmek kavramlarına göndermede bulunmakta; bireyin varlığı ile yaratıcı eylem ve düşüncelerinin yalnızca kendisine ve başkalarına dayatılan hakikat yasası gereğince var olabileceği, aksi takdirde çoğunluğun huzuru için tehlike oluşturacağı anlamını taşımaktadır. Öte yandan, başkaldırı ve karşı koyma olasılıkları, modern toplum dinamiğinin dayanağını oluşturan “değişim” olgusuna verilen olumlu (gelişim) ya da olumsuz (bunalım) yanıtların tercihinde aranmaktadır. Yani “hacklenmek”, gönüllülükten doğan bir samimiyeti barındırdığında, öznenin içinde var olmayı sürdüğü sistemin düzenleri karşısındaki teslimiyeti kaçınılmazdır ve bu duruma direnci ise, bir güç olarak iktidar ile kurulması olası dengenin belirleyicisi olacaktır.

 

Ardımızda sanal izler bırakarak deneyimlediğimiz şehrin günlük yaşantısı, fiziksel gerçekliğin sosyal ağlar üzerinden sanal ortama aktarıldığı alternatif bir yaşam yanılgısı yaratmaktadır. Günümüz toplumlarında gelişmişlik düzeyi kültürün doğanın önüne geçmesiyle ilişkilendirilirken, insanın özden kopuşunun bu ayrımda temellendiği vurgulanır. Teknolojisiz sürdürülemeyen ve moda olanla en yeninin takibine odaklı şehrin yaşam biçimleri, varlığımızın özünü anlamlandıran -şiddet güdümlü- doğa algısından yoksunluğun ve içimizde sürekli yer değiştiren boşluğun büyümesinin bir koşuludur. Yaratıcı endüstrinin özneleri, şehirde toplumsal mekânı oluşturan kalabalıklar içinde beraberliğin yalnızlıktan geçtiği bir büyük şehirli olma haline sürüklenirken; beden ve zihinleri hedef alan sanal kontrol hapishanesinde sıkışmışlık durumuyla, şehirle kurulan bedensel ve mekânsal algıya dayalı ilişkide aidiyet duygusunun eksikliği aynı anda tecrübe edilmektedir.